24 Temmuz 2011 Pazar

Zafer Kazandığını Sanan “hökela” Komutan Edaları… şukela komutan da diyebiliriz yahut nutella komutan

Karşımda bir beyaz aklık… Ben ona bakmada, o bana bakmada… Gözlerimi almada… Gözlerim kamaşmada… Diyor ki yukarıdaki; yepisyeni tertemiz bisbir sapsayfa ipişte enönündeki… Basbaştan yapyaz… Diyorum ki ezberim bozuldu, kolaysa kendin yaz. Diyor ki, aynı su da iki kere yıkanılmaz… Bence de, bittabi, elbette, katılıyorum, hemfikiriz, haklısınız sonuna kadar, lafı ağzımdan aldınız, benden çok yaşıycaksınız…

Karşımda çöp kutusunda buruşturulmuş, tortop edilmiş bir beyaz kağıt… Hala bana bakmada, bu kez gözlerim bana kalmada, gözlerimi alamamada… Ve Cebrail olaya hakem duyarlığıyla yaklaşmada, vererek kutsal soluğunu boynunda asılı duran madalyonuna –yıllardır kandırmışlar bizi, madalyonun öteki yüzü bildiğin düdükmüş meğer, düdük- “düüütt… üç sayı” derken bir başka beyaz kağıt, tortoooppp ve baskeeet ve düütt ve üç sayııı… Sevgiii… Tribünler beni alkışlamada… “Sevgiii sen bizim her şeyimizsiiiin. Çağla Şıkel seniiin tostunuuu yesiiin” Oluur… Ben domates ve zeytinle daha iyi giderim, yanıma not düşünüz lütfen. Ve muhakkak soğuk servis ediniz…

Karşımda kapıcı… Elinde çöp poşeti, içinde tortop edilmiş beyaz kağıtlar… Reddedilmiş yeniden başlama şanscımcıkları… hepsini toplayınca Şans topundan büyük ikramiye vuruyormuş meğer... Ben kadere rüşvet veren ibişlerden olmuycam. Gözlerim bana lazım…

Bana verdiklerini çiğnedikten sonra yutmadım, dilimin altında sakladım… Tükürdüm seni ey hayat! Ey kızıltopuzkafalı Ayşe Teyze beyazlığı… Ama neden, bu leke hiç çıkmıyor?