18 Temmuz 2013 Perşembe

yemin ederim hasta ettiler. bilincimin altının üstünün içine sıçtı şerefsizler

sabah köpeğimi çişe çıkardım. aman çok da umurunuzdaydı sanki. neyse elimde poşet, ca'nım heyvanımın götünde dolanıyorum. sıçsın da hatıra olarak alıyım diye. yok la ne hatırası. çöpe atıcam. yaşlı, upuzun bir adamla küçük bir erkek çocuğu girdiler parka. çocuk adamdan çekiniyor, rahat değil yanında belli. banka oturdu bunlar. önce adamın bakışlarından hoşlanmadım çocuğa. sonra bıyıklarına dikkat ettim. malum badem. tedirgin oldum çocuk adına ne yalan söyleyim. köpeğim onların oturdukları bankın arka tarafındaki çimlere gidince yaklaştım ben de yanlarına. dinliyorum konuşmalarını. adam baban kirada mı diyor, sana her istediğini alıyor mu diyor. beni tanıyon mu diyor. çocuk da tanımıyorum diyor. hıhı. evet. kesik tek kelimelik cevaplar veriyor. adam ben senin babanı tanıyorum filan diyordu ki artık dayanamadım çocuğa sordum sen bu adamı tanıyor musun diye. çocuktan önce adam atıldı tanıyo dedi. çocuğa sordum tekrar. başını salladı, evet anlamında. o kadar şüphe uyandırıcı ki. elindeki anahtarı ve parkın önündeki servisi görünce, sen servis şoförü müsün dedim. adam evet dedi. çocuğa sordum engin sitesinde oturuyormuş. adam bir de savunmaya geçti hemen. rahatsız ettiysek gidelim hanımefendi filan diye. ne rahatsız etcen, milletin parkı da siz ne ayaksınız dedim artık. hastaneye geldik dedi. allah allaaah. çocuğa sordum. gene evet anlamında başını salladı. adam bu defa da öyle sandığın gibi kaçma felan yok, dedesi hasta da biz beraber geldik hastaneye demez mi. şimdi anlarız ne olduğunu dedim çıktım parktan. köşede simitçi var. sivil polis klişesi cereyan etmiyorsa bile adam sivil gibi bir şey zaten. günahı boynuna.  her halttan haberi var. ona gittim sordum. tarif ettim parktakileri. adam da çıktı parka baktı. birlikte geldiler dedi. çocuğun dedesi şurda yatıyor. doğruymuş şükür ki.

sonra düşündüm. yaşlı bir adamı çok kötü birşeyle itham ediyordum neredeyse. neredeysesi mi kalmış. resmen suçlar gibi, hakkım var mı bu kadarına? sorular sorup sıkıştırdım. çok pis rencide ettim muhakkak koskoca adamı. kötü hissettim. hakkım yok! ben kimim ki, iğrenç önyargılarımla hiç tanımadığım bir adamı fişliyorum kendi hasta kafamda. şüphesiz adamın çocuğa sorduğu sorular meraklı bir komşunun sorularından öte değildi. çocuktan al haberi misali belki de kendi oğlu ve torunuyla kıyaslıyordu çocuğun ailesini. çocuk da mıyıltı, az konuşkan ve rahat olmayan biri demek ki. ben de öyleydim küçükken. ki hala öyleyim. insanlarla iletişim kurmakta zorlanırım. kurmam çoğu zaman...

kendimi aklamaya çalışmıyorum. ki esasen beynimin ve ruhumun şu an buna müthiş ihtiyacı var, yoksa içim içimi yiycek yaptığım, düşündüğüm şeye duyduğum utanç yüzünden. ama bu sabahki olay sadece benim önyargılarım ve paranoyalarımla açıklanamaz. her boku devlete bağlama diyceksiniz belki ama bu adamlar geldiğinden beri kadın ve çocuklara yönelik cinsel istismar suçları katbekat arttı. istatistikler var, görüyoruz okuyoruz. adaletsizlikleri, faillerin hiçbir suç almamaları da yeterince teşvik edici zaten. yapan yaptığıyla kalıyor. sürekli bu türden haberlere maruz kalmak, bir yargı oluşturuyor kesinlikle zihninizde. bir korku. tedirginlik... işte o zaman  doğru dürüst tanımadığı bir adam karşısında doğal olarak sıkılgan davranan bir çocuğa baban her istediğini alıyor mu diyen birini görünce şüpheyle yaklaşıyorsunuz. işte o zaman dünyaya güvenle bakamıyorsunuz. durumum bu... kafamın içi bir sürü pislik dolu. kafamın içi cehennem.  düzenli gazete okuyan, okumasına bile gerek yok hatta. merak eden, araştıran... herkesin kafasının içi gibi. çirkin, korkutucu kodlarla dolu. hımmm bıyığı badem, ne işi var çocuğun yanında? / bak bak kara çarşaflı, kesin mitingden geliyor/ aha vali açıklama yapmış. barış huzur filan demiş, kesin milleti evlerinden topluycaklar/ bu herif bunu diyorsa kesin altında bir hesap var/tipini beğenmedim, tehlikeli olabilir... örnekleri çoğaltmak mümkün. bana güvenmemeyi, bana inanmamayı, bana ota boka kuşkuyla yaklaşmayı öğrettiniz. ve korkuyu. korktuğu için saldırganlaşan köpekten farkım yoktu bu sabah parkta.

bu devlet benim paranoyalarımı, korkularımı, önyargılarımı besliyor büyütüyor. bu devlet beni hasta ediyor.