24 Temmuz 2011 Pazar

ON EMİR

Kendime tavsiyeler…
1-Herkesle hemen arkadaş olma. Hemen herkes sevilesi değildir. “Ah ne kadar iyi bi insan” dediği an iç sesin, bi tane yapıştır ağzının ortasına. Kafasını duvara sürt, sussun. Yok ısrar ederse “hayır o çok iyi biriee, çok tatlıeee, tanısan sende seversiiieen” diye. Küçük Emrah’ın annesini hatırlat ona. Kadının skilmedik bi kulağının arkası kaldı, ki ondan da emin değiliz.  

2 - Herkesle uyumsuz olmak zorunda da değilsin. Tamam sevme dedik de bu kadar da değil… Evet haklısın, herkesle iyi geçinmek gibi bir şey mümkün değildir. Orada bir yalan dolan vardır. Riyakarlık vardır herkesle iyi geçinebilme eyleminde. Ama herkesle ters düşmekte de büyük bir kibir vardır. Saçmalama yere in. Kıçı kırık bi ademoğlusun neticede. Ortalama ömrün 65 yıl, tuvalete girince fayans saymadığını hepimiz biliyoruz. Dolayısıyla suyu boş yere harcama, israf! Para yakıyor o. Kaç para metreküpü biliyon mu?

3 – İlk görüşte aşk diye bir şey yok, unutma. Bi kere sevişsen geçer, hormonal yükselişlerinin kalbinle uzaktan yakından alakası yok. Bu yüzden regl öncesi ve hemen sonrası, mümkün olduğu kadar yakışıklı görmemeye gayret et… Aha da sana bilimsel gerçek. Belgeselde izledim. Reglken çüküne bakıyormuşun adamların. Ama bunu bilinçli yapmıyormuşun. Gözün oraya kayıyormuş işte sen farkında olmadan. Bakmıyom deme boşuna, bakıyormuşsun işte salak. Sen İsviçreli bilim adamlarından daha mı iyi bilecen… Ney? bilim adamı demişken mi… Yuh nereye bakıyon lan. Adam deyince devrildi gözün daha bana itiraz ediyon. Ayıp ama lan!  

4 – Diyelim gördün. Bilim adamını değil, üçüncü maddede bahsettiğimiz yakışıklıyı… Hemen “sana aşığım” deme. “bi tur biniyim mi” de. Tamam kız çocuğusun sen bu kadar kabalaşma da, işte bi uygun yolunu bul. Bi böyle iç gıcıklayıcı iç gıcıklayıcı dokun, bi şuh şuh bak, ensesine ve kulak arkasına bişiy fısıldıyormuş gibi yapıp usulca hohla, sigara dumanını suratına üfle. Tabii eleman sigara içiyorsa. İçmiyorsa adamı boş yere kanser etme. Şiarın “sevda baştan gitmiyor sarılıp yatmayınca” unutma!

5 – Sarılıp yattın ve heyhaaat, sevda baştan gitmedi. “bi tur daha biniyim mi” deme, hayvan. Arkanı dön ve olay mahallinden koşar adım uzaklaş. Çünkü gerizekalı, sen aşık oldun. Acıyom lan sana. Burada gerçekten sıçtın işte. Şimdi senin elin ayağına dolaşır, hayal kurarsın, aradı aramadı, cevap verdi vermedi diye kafayı yersin. “acaba ilk günden şaapmasa mıydık” sendromuyla ucuz hissedersin. “onun gözünde kaltağın tekiyim ama fırsat verse çocuklarına süper anne olurum, sarma sararım, börek açarım, bayramlarda annesinin elini öperim, çok da temizimdir, titizimdir aslında” bunalımlarıyla kendi kendini yersin. Salak! Oysa erkekler genellikle sevişinceye kadar hatunun peşinden koşarlar, seviştikten sonra “vay kaltak hemen de verdi, kim bilir daha kaç kişiye verdiydi benden önce” kafasına erişirler… Yani ne yapsan boş şekerim. Uğraşma saç baş yoldurma bana!

6 – İlk görüşte aşk diil de olayın, sevişme sonrası aşksa ki bunu pek yaparsın sen… “ilk verişte aşk” diyoruz buna, farkındayım çok kabayım. anGara ağzımı mazur, maruz ve mağdur ve yer yer mağrur gör güzelim. Ovvv babe… Kaybetme o elemanı derim, demek ki çok iyi… Yaşadığın şey aşk diil, orgazm kafası. O yüzden yine aşığım diye bok etme olayı, kendini zorlama. İlla meşrulaştırmak zorunda değilsin. Dikkat ettiysen bu elemanla oturup iki çift laf etmişliğin yok. Hatta arkasından çok mal lan dediğini hatırlıyorum. Zeki bulmuyorsun, esprileri de bayağı… “herkez” diye yazıyor “eylence” diyor, tiksiniyorsun böyle yazanlardan. Hangi aşk cici kızım, hangi aşk. Ama bu dediklerim seni elemandan uzaklaştırmasın. Elinin altında bulunsun. Alet çantası gibi düşün olayı. Kaç kere tornavida kullandın, çekici alıp da duvara bi çivi çakmışlığın var mı… Hele o kablolarla ne yapacağını bile bilmiyorsun. Televizyonun arkasından pleysiteyşının kablosunu bile ayıramıyon. Ama dolaptaki alet çantası kablolardan, çivilerden, İngiliz anahtarlarından, boy boy tornavidalardan geçilmiyor… Sus. İtiraz etme bana. Kaç kere conta sıkıladın? Kıtık nedir bilir misin? Ben diyim sana, püskül püskül ip gibi sarı zımbırtı var ya, musluk akıtmasın diye sarılır. Hah işte. Kıtık o misal… Bilmiyon bi de artizlik yapıyon bana. Uzun lafın kısası, yol verme elemana, alet çantası gibi düşün. Dursun durduğu yerde, faydası var zararı yok… (Farkındayım bu madde çok orostopol oldu. Hiç yakışmıyor senin gibi bi leydiye. Lakin "welcome to the real world" bebeğimh… Ayrıyetten leydi Macbeth’in de leydi olduğunu hatırlatmakta bir beis görmüyorum. Ooo yeah! Beisi de cümle içinde kullandım ya.  Neyse efenim leydi Macbethcim de babası yaşındaki Duncan’a verip, herifi daha boy abdesti almadan kocasına öldürttü. Koca kral cenabet gitti öte dünyaya. Al sana Macbeth rejisi. Yeah!)

7 – İşlerini son dakkaya bırakma. Biliyorum bu maddeyi hiç sallamıycaksın. Çünkü “sabah 8de kalkalım mı yea” diyip akşam 8de kalkıp gecenin üçünde çalışmaya başladığını cümle alem ve dahi tabiat, hayvanat, neşriyat, habitat, haşerat, ketçap mayonez… Kabul ediyorum ketçap ve mayonez uymadı bu kafiyeye… Neyse herkes, yumurta ve kıçın arasındaki o ulvi ilişkiyi biliyor. Ama insanın kıçına bile yabancılaştığı bir çağda yaşıyoruz. Modern dünyanın bireyci kıçları, plazalarda yalıtılıp yalnızlaştırılıyor. Bu maddede elbette kıçın sıkıştırılmışlığını anlatıyor. Bu da benden anlamadığım tüm o “bireyin sıkışmışlığını” anlatan filmlere armağan olsun. Sıradaki istek maddemiz bilişim çağına geliyor.

8 – Üç duble rakı, altı bira, bir şişe şarap… Promil karşılığı ne ise bunların, bu baştan çıkarıcı meşrubatlardan fazla miktarda aldığında Facebook, twitter, msn ve dahi cep telefonundan uzak dur! Çünkü sen öyle “nalet” bi bünyeye sahipsin ki, üç duble rakıdan sonra her şey tipik ve olası geliyor sana. “her şey mümkündür, her şey olasıdır” şeklinde İbsen kafasına yükseliyorsun. Sabahında ise Harold Pinter kafasına düşüyorsun; “dünya çok güvensiz bir yer dostum” Kapıdan gelen tehlike olayı. O tehlike senin içinde salak, başın dönüyor ya şimdi fırıl fırıl… Üfle bakiym kaç promil?

9 – Kötü gün dostu olduğun için sevinme. Bu hiç de iyi bişiy diil. İnsanlar sana ağlamak için geliyorlarsa bence sen otur kendi haline ağla. Aynı insanlar birlikte gülmek için başka insanları seçiyorlar. Ki sen fena da espri yapmazsın hani. Güldüm mü hakır hakır gülersin… Sen kimsenin Güzin ablası diilsin, önce kendi derdine yan. A salak kızım… Gülmek için de, ağlamak için de seni tercih edenlere de hıyarlık yapma. Sevmeye devam et onları. Zaten üj bej taneler… Üfliym mi abi? 
10 – Son kullanma tarihi geçen yoğurdu edebiyle çöpe atmayanları sik! Bilmem anlatabildim mi? Açıklama istiyon mu? Bence gerek yok. Ağır konuştum hee…

***
edit: yalan söyledim kızııııeeam. hemen de yedin salak. kandırıyodun kendi kendini. "ivit ivit aşık diilim ben, tamamen hormonal" deyuu... Var valla da var, ilk görüşte aşk diye bişiy. hem de 2011 İstanbul'unda var. bi arGadaşım oldu, ordan biliyorum. Böyle bi dağıldı, romantik komedi karakterleri gibi geziniyor ortalıkta. Sevdiceğini görünce tamamen kara komedi karakterine dönüşüyor ama ziyanı yok. Ben gülüyorum haline. sen laf etme ben yeterince alay ediyorum kendisiyle. kırdırma ağzını burnunu... Böyle bi salak sepelek hareketler, "bana şöyle dedi, ondan sonra şöyle baktı, eli şu şekilken sağ ayağının baş parmağı bu şekil, sence ne demek istedi" türünden bi beyin skmeler, bi aynada kendini beğenmemeler, tıka basa gardırobuna rağmen bi giyinecek hiç bişiy bulamamalar, bir hafta diyete girip it gibi aç gezinip, karşı taraftan sinyal alamayınca on tane nostaljik tadelle yiyip, diyetin ağzına sıçmalar -yalnız tadelleyi pc yanına koyun hafif bi ısınsın. o zaman tadı süper oluyo, böyle bi damağına yapışıyor yerken, fındıkları ayrılıyor filan. nefis nefis, işin sırrı radyasyonda ısınması tadelleciğimin-  falan filan işte. böyle bi şuursuz bi şekilde yaşıyor bu ilk görüşte aşk olayını bi arGadaş. 

edit2: Yalan söyledim. Bi arGadaş diil, ben o ben. bildin mi?

edit 3: Şaka lan şaka. Bi arGadaş...

edit 4 : Hayır hayır ben... Dur dur tamam ya, kovalama düşücem. benim ben. valla. bu sefer netim. Bok netim. arGadaş... ahahahahaha