9 Mayıs 2012 Çarşamba

vasiyetim biline


Olmayacak şey değil. Ansızın bir şey oluyor ve film kopuyor. Kim olduğunuzun, yaşınızın, kurduğunuz hayallerin, yapacaklarınızın hiç önemi yok. Bir kazayla, bir hastalıkla bi gün bi yerde sıfırla çarpılıyor hayatınız ve gidiyorsunuz. Sanki bu dünyadan hiç geçmemişsiniz gibi… Ben de bir gün gidicem, insanın doğal neticesi bu. Hazırlıksız yakalanmak istemiyorum. Ve bu günden sonra,  ne kadar kalmışsa yarınım payıma düşen, bu bilgiye göre yaşıycam, öyle devam edicem yolumun geri kalanına.  Her an gidecekmiş gibi derli toplu, bavullar kapıda daima gitmeye hazır… Kendi adıma korkutmuyor bu fikir. Gidenin ardında kalan olmak zor zanaat ben için…
Vakitsiz gidenler için derin bir Ahhh, besmelem sayıla.

Olur da ansızın başıma gelirse diye bu satırlar. Üzülmem sanıyorum. İçten bi kahkaha patlatırım olanlara… İş bu vasiyet de, kahkaham farz edile!

ANNEM, BİRİCİĞİM…
Şekerim, gidişimi birlikteyken sana anlattıklarım gibi düşün. Hani tüm o yazması beni heyecanlandıran konular. Evren, evrim, kuantum, din, şiir… Bir kere, tüm o mevzuları deneyimlemeye gidiyorum. Eğer düşündüğümüz gibiyse, söz bir yolunu bulup sana haber vericem. Diilse, evet biraz sıçık bi durum. Yani sadece toprak olmak. Ne o öyle mal gibi… Kısmet tabii.
Canım. Bahar gözlüm… yıllar var sana “bahar gözlüm”  demeyeli… Bi buruldum mu ben ne… Neyse sana böyle bi ihtimal de olduğunu daha önce anlatmıştım. Hani önce bi kara delik vardı. Kara delik büyüdü büyüdü gümledi madde oldu. Sonra madde soğudu, madde yaşadı, amip oldu. Derken kümes hayvanları… maymun ve işte huzurlarınızda ben! Demiştim ki sana bak hala kuyruk sokumumuz var. Evrimimizi belimizde taşıyoruz… Maymundan insan, insandan ölüm annemcim… Ölmek, evrimimizin bir diğer aşaması olabilir pekala. Bir sıçrayış olabilir zincirin bir sonraki halkasına… Buna inan…  Adnan Hoca denen şaklaban haklıysa bile, evrim teorisi bi aldatmacaysa bile, teselli için hiç değilse, buna inan. iyi bir teori. Görüyorsun ya kafam hala karışık, hep karışık. Hala anlayabilmiş değilim dünyayı. Kızının kafa dinlemeye gittiğini düşün, sen iyisi mi.  Hep göndermeye çalışıyodun ya beni, kafam dağılsın diye deniz kıyısına. Bi kıyıda seyreyliyorumdur belki alemi. Böyle şeyler düşün benden sonra, hakkımda.
Kızım Pacey sana emanet annem! Ona iyi bak. Oğlun da sakın ola çiftleştirmesin.  Sebebini bin kere söyledim.

Yazdıklarımı bir bir yakmanı istiyorum . Benden geriye hiçbir sözcük kalmasın… Günlüklerim hariç. Onları Öyküm’e ver. Bunlar dışındaki özel eşyalarımdan kim neyi almak isterse, ver. Onun şöyle bi anısı vardı, o bana kalsındı filan deme lütfen. Ver gitsin. Anneannemden bana kalanları koru bi tek. Kalan her şeyi dağıt.
Kendine çok iyi bakıcaksın. Sana yük olan her şeyden ve herkesten uzaklaşıcaksın!  Gezip dolaşıcaksın, sporunu aksatmıycaksın! Artık şu fotoğraf işine de kendini doğru dürüst versen iyi olur. Şöyle düşün “sevgi olsa böyle yapardı” Bana, beni uğurlarken neşeli bir hayat sürdüreceğine söz vericeksin!
Canım annem. Ben seni sadece çok sevmedim. Aldım Kabe’m kabul ettim!

DOSTLAR ROMALILAR!
Abi ben ölünce “ışıklar içinde uyusun” demeyin tamam mı.  Diyenin ağzının üstüne de elinizin tersiyle bi tane çakın. Çekinmeyin yok. Ben aranızda olsam öyle yapardım çünkü.  Efendi efendi Allah’ın rahmetini dileyin. Bilenleriniz üç gulhü bi Elham okusun. Hatta niye bilmiyosunuz ki hala? Ayıp! Öğrenin lan!
Yakın dostlarım kimleri hiç sevmediğimi biliyor. Gerçi kimi sevip sevmediğimi muhatapları da dahil, herkes biliyor. Gizlemedim ki hissiyatımı maneviyatımı. Olur da “görev” icabı, “nezaket” icabı uğurlamaya gelenler olursa o sevmediklerimden, gelmesinler abi. Geleni şutlayın. Nezaketlerini alıp bi taraflarına soksunlar. Aynen böyle deyin. “sevgi senin gelmeni istemiyordu. Sen götün önde gideniymişsin.” Elçiye zeval olmaz…  Zaten iki üç kişi. Bilahare vericem ben her ihtimale karşı o isimleri size.
Canlarım, aranızda koca götlü olanlar var. Onlar zayıflasın bi zahmet. Yanınızdayken nasıl dırdırını yapmışsam, aynen devam. İğrenç abi, bıngıl bıngıl yağ. Hele kadın olanlarınıza hiç yakışmıyor. Lütfen, çevrenin göz zevkine rahatsızlık vermeyin, beni insandan soğutmayın. Evet bu konuda faşistim. Sağlık sorununuz yoksa, nasıl göründüğünüze dikkat edin! Bu kadar diyom!
Çok aşık olun, çok sevin, hep inanın, rakı için… bi kadehte benim için, aklınıza geldiğimde… Doğum gününde Edip Cansever’in mezarını ziyaret etmeyi ihmal etmeyin, Aşiyan’da.  Sene 63’ten beri Yakup’u çağıran yoktu. 79da ben geldim ve Yakup’u çağırdım hep. Benden sonra görev size emanet… Ve Ruhi beye nasıl olduğunu asla sormayın, o susarak anlatır nasıl olduğunu size. Birlikte sarhoş olun ama sessizce.   Şiir okuma bahaneniz olur hem, fena mı?..
İyi ki vardınız lan!

KARDEŞLERİM!
Üçünüz de çocuğumdunuz benim. Hiç bi zaman aranıza girmedim. Güzel sürdürdünüz kardeşlik kurumunu. Maşallah size. Aynen devam. Sadece şunu bir kez daha hatırlatmakta fayda görüyorum.  Hayat gailesi, çoluk çocuk derken uzaklaşabilirsiniz birbirinizden. Ama ne olursa olsun çocuklarınızı bir arada büyütün. Çocukluk önemli. Takılsınlar kuzen kuzen. Bu çok güzel bir şey…

Geldik zurnanın zırt deliğine. Valla bu kısmını annemi bulaştırmadan halletmenizi rica ediyorum. Gerçi ben hazırlamıştım ama. Hatun kurar şimdi kafasında, biliyosunuz huyunu. Organlarımı bağışlamıştım ben. Korneama kadar, her şeyimi… Götümü başımı mememi, dalağımı böbreğimi. Neyim varsa işte. Benden geriye kalan böyle bi sakatat artığı gibi bişi olucak herhalde hiç bilmiyorum. Ya da hiç bişiy kalmıycak geriye. Lan o zaman ne gömüceksiniz siz? Bunu bi sorup öğrenin. Bağış kartım siyah cüzdanımın arasında. Annem biliyor cüzdanlarımın yerini.  Sizden istediğim bu süreci takip etmeniz. Galiba aranızda bi tek Çağlar yapabilir bunu. Çağlarım takip et bitanem. Parası olana, bilmem kimin yakınına filan kıyak geçilmesin kalbim, böbreğim.  Adil bir şekilde dağıt ablacığının parçalarını. Baktın alicengiz dönüyor, olmayacak şey değil. Bu adamlardan herşey beklenir. Asit dök yak!

Sadece vicdanınızla yaşayın. Siktir edin yasaları kuralları kurumları. Onların ahlakını. Sizin zaten bir rehberiniz var. Yüreğiniz. O daima en doğrusunu bilir, ona kulak verin hep. Başkasının sözüne bakmayın.  Çocuklarınıza da bunu öğretin. Bırakın, kendi elleriyle kursunlar dünyalarını.  Onları özellikle masalsız bırakmayın, o çok bilmiş gerçekçi, modern dünya anne babaları gibi, çocuklarınızın masallara inanma lüksünü sakın ola ellerinden almayın. Çünkü ancak bu sayede inanabilicekleri bir masal yaratabilirler ve biliyosunuz, hayatta bişiye inanmak çok önemlidir.  Çocuklarınızla arkadaş filan da olmayın. Anne-baba olun, yeter. Onlar seçerler kendi arkadaşlarını.

Sofranızın diyetini ödeyin. Yardıma ihtiyacı olana, elinizi uzatmak zorundasınız. Dilenciye para verin demiyorum ben size, zaten bilirsiniz kime ne yapılması gerektiğini.  Hatta her manada dilencilerden sakının kendinizi.  Ama sokaktaki şarapçıya, şarap alın mutlaka.  Aralarından biri Tanju Okan olabilir, kederinden anlarsınız. ben henüz rastlamadım ama rastlarsanız birlikte "öyle sarhoş olsam ki"yi söyleyin benim için. içip içip az söylemedim bu şarkıyı sokaklarda... Mümkün olduğu kadar vergi kaçırın. Devlete bir kuruşunuz geçmesin. Olur da alırsa cebinizden paranızı emeğinizi muhteşem devlet baba, helal etmeyin, en kötü ihtimal. Ki çoğunlukla öyle oluyor… Sokağında kedilerin ve köpeklerin aç susuz gezmediği, kapı önlerinde bir kap mama, su bulunan mahallelerde tutun evlerinizi. Bu, orada yaşayan insanların, insanlıklarıyla ilgili bir fikir vericektir size. Ya da tam tersi, sadakatle uğraşırım derseniz Rumeli Kavağı sakinleri gibi bokların yaşadığı yerlere gidip, devrim yapın.  Yazın sıcağında hayvanlar ölüyordu susuzluktan, açlıktan… Zor iş değil, musluktan su koymak, sofranın artığını vermek… Hayvansever olucam diye de panter Emel’e dönmeyin ağzınızı yüzünüzü ovalarım! Yaşayanlar arasında bir önem sırası yok. Önce insan, önce hayvan diil olay. Hepimiz eşit ölçüde değerli ya da değersiziz. Bunu bilip, mağdur olanı kucaklayın, kafi.

Ortalamaya göre fena kazanmıyorsunuz. Ufaklık hariç şimdilik, güzel bir düzeniniz var çok şükür. Devam edin. Kimseye muhtaç olmayın, ayakta durmak için birbiriniz hariç kimsenin koluna girmeyin. Hayallerinizi gerçekleştirdiğinizde götünüz kalkmasın. Tamam koltuklarınız kabarabilir biraz, hak ettiniz bu kadarını ama asla  “ben oldum” demeyin. Ayağımızın altında görünmez sabun kalıpları var, öyle yürüyoruz hayatta. Bunu unutmayın. Bir anda tepetaklak olabilir herşey. Daha da önemlisi oldum demek, olabiliceklerinizi sınırlar. Daima eksik ve aciz olduğunuzu aklınızda tutun. Haddinizi bilin özetle. İsteklerinize ulaşmak için kimsenin üstüne basmayın, hayat boyu ah almamaya, temiz yaşamaya gayret edin. Ve sakın  “güç”le sarhoş olmayın. Gelir iki tokat atar, fena ayıltırım.
Hayat şiirsel bi hadisedir kardeşlerim. Onu incitmeyin, ürkütmeyin…

Siz üçünüz, bambaşka bi mucizeydiniz benim için! Bunu hiç unutmayın ve yolunuza bu bilgiyle devam edin!

BABA!
Ne tuhaf söyleyecek o kadar çok sözüm vardı ki sana. Şu an durdum bi. Sadece gitmeye hazırlıklı olmak için şimdiden yazdığım bu satırlarla anlıyorum ki diyecek hiç bişiyim yokmuş sana. Seni seviyorum aslında, ama  seni seviyorum demek bile gelmiyor içimden.  İyisi mi takıl sen kafana göre.

SEVMEDİĞİM KİŞİLER KURUMLAR!
Sizi sadece gerçek birer insan olamadığınız için sevmedim! Bi de kötü kalplisiniz lan. Sakın ha üreyip de, bu özelliğinizi nesilden nesile aktarmayın. Belediyeye haber saldım, hepinizi toplayıp kısırlaştıracak! Hahhayt! Ben şimdi ananızın amına çam dikmeye gidiyorum. Bi ara gelip toplarsınız kozalakları.

bilenler bilir. elbette en çok dans ettiğim şarkı yakışır, bu yazının sonuna;
http://www.youtube.com/watch?v=d-diB65scQU&ob=av3e