20 Mayıs 2012 Pazar

HÜZÜN GÜZELDİR JÜL


İnsana aslında kendisinin ne kadar da değersiz olduğunu anlama lüksü verir. Yaşamı, yaşamla ilgili tüm o dayatmaların şişirilmiş birer balondan ibaret olduğunu görebilen gözler verir sahibine. Hüzün iyidir, Jül. Derinleştirir, içe dönme fırsatı tanır insana. Ruhumuz iki büklüm olur kederden, cenin gibi. İnsan doğmadan evvel “vav” biçimindedir, biliyosun. Hüzün insana ana rahmine dönme şansı verir. Bir farkla. Orası artık yeniden doğacağımız yer değil, kendimizi tamamlayacağımız, “ol”acağımız yerdir.


Sağdan soldan edindiğimiz yaralarla, bulup buluşturduklarımızla parçalarımızı bir araya getiriyor, tamamlanıyoruz. Eksik geldik, geldiğimiz gibi gidecek değiliz ya. Öylesi bir hayat hem çok sıkıcı, hem genetiği değiştirilmiş hıyar gibi olmaz mıydı. İnsan bu dünyadan giderken birkaç afili yaraya sahip olmalı., öyle değil mi?.. Bizi kederlere gark eden kişi ya da olaylar, inan bana hüznümüzle tanışmamız, onun elinden tutmamız için birer vesile sadece.  Dolayısıyla hiç kimseye, hiçbir şeye kırılmamalı. Karşımızdaki insanlar, hislerini ayırt edebilecek ve bu hislerine sahip çıkıp çıkmama kararı verebilicek yaşta insanlar.  Sen birini beklerken, o bunu bildiği halde hala gelmiyorsa Jül, bu onun ne istediğini bilen bir insan olduğunu gösterir.


Ben bazen kederimi tanımlayabilmek için “Kerbela” sözcüğünü kullanırdım. Dün seninle konuşurken ve bugün, Fuzuli’nin, Kerbela olayını anlattığı mesnevisinin adının “saadete ermişlerin bahçesi” olduğunu hatırladım. Tezatlık mı? Değil. Kişinin kerbelası, saadetidir aslında Jül. Sabret!


http://www.youtube.com/watch?v=kX4-OMWCdCc