18 Temmuz 2012 Çarşamba

"usulca giderim güneş gibi batısından bu kentin..."

"bir eksildik işte. hayat boyu niye var olduğunu, kim olduğunu sordun. artık yoksun. şimdi mesut' musun?" demiş ilkay...
burnumun direği sızlıyor...
kızıyorlar mesut'a, neden diyorlar, erkendi, ani oldu be... benim diyecek bişiyim yok. içim yanıyor. onu biliyorum bi tek ve bir de bi kere anlamaya başlayınca ölüme yakın duruyor insan, bunu biliyorum... insanın kendi kararıyla çıkıp gitmesi bu dünyadan, bir karar anı diil sanki. "kalıp mücadele etmek" ya da "vazgeçip ölmek/gitmek" diye bir seçim yok önünde. gitmek, tek seçim... ya da işte intihar, doğal sonucu bu gidişin... belki de seçeneksizlik halidir, bilmiyorum.
ayakları yalındı o fotoğrafta. neden...

nilgün'ün yanına gitti diyorum kendi kendime. kaan'ın yanına, sylvıa plath, cesare pavese'in... öyle ya, kendi isteğiyle gidenlerin toplandığı bir yer olmalı diil mi, uzay boşluğunda? bu dediğime inanmıyorum... tesellisi yok bunun.