25 Temmuz 2012 Çarşamba

"gideceğim namussuzum gideceğim, öküz gibi yaşayabileceğim bir yere"

proust'la ilgili bi makale buldum onu okuyom, ferdi tayfur dinliyom, kafamda günün golü, cigara da sarıyom. az sonra lahmacun viski olayına da girecem. "şair burada içsel karmaşasını zıtlıkları ön plana çıkararak ifade ediyor" diil abidin olay. "sentez?" sentezine sogayım. halim ahvalim bu, dağılmamak için zorlanıyorum... bi de çogacayip, proust okuyorum diyince bişey, ferdi dinliyorum diyince başka bişiy oluyosun. ve ben hala şu an ferdi tayfur dinliyorum diye kendimi açıklamak zorunda hissediyorum. valla bu ilk filan diyesim geliyor. niye operanın balenin piyanonun bi takım "elit" zevklerin içinde büyümüş gibi davranmam bekleniyosa. üstelik kaval ilen koyun gibi güdülenlerin yurdunda. aristokrat zevklerim yok çok üzgünüm ama zaten türkiye'de de öyle bi sınıf yok. üzgünüm size bu sosyolojik gerçeği aşikar ettiğim için. yok... olsaydı ben eminim, ilk bizim aYle aristokrat olurdu ... neyse bi şarkısını keşfettim ferdi tayfur'un, buradaki paylaşımlardan. sürekli "repliii" yapıyorum. böyle çıkmışın köprüye, bırakacan kendini. işte bu şarkı da suyun yüzeyine çıkmayım diye bağladığın ağırlıklar vücuduna. öyle. virginia woolf'un cebine doldurduğu taşlar gibi... ya da günün psikolojisiyle ilgilidir hadise, ben bilmiyorum. ben zaten şu hayatta hiç bi sikim bilmiyorum. siz biliyosunuz. sadece siz... ve siz on numara mükemmelsiniz. ben diilim...

doğal seleksiyon diye bi hadise var ya hani evrim teorisinde. heh işte, intihar da onun bi sonucu... abartmanın lüzumu yok yani.