5 Şubat 2012 Pazar

abidin'den aşk dersleri vol 1:

yahut "öyle güzelsin ki, kuş koysunlar yoluna"

Abidin geçen gün mastürbasyon yaparken kendini kanattı. Gerizekalı. aldım banyoya soktum. yıkadım. pansuman yaptım. Oturdum, konuşmaya çalıştım. "onu özlüyorum" dedi, başka da bişiy demedi. Kapısının dışında onu isteyen pek çok eleman var, sayabilirim. Ama bizim salağın aklı, bi çocukta. Aşık. ondan başkasını istemiyor. (Abidin'in aşık olduğu bu elemana "danarovski" ismini takalım olur mu, yazıda karmaşaya mahal vermemek için) Kimseleri istemiyor, kimseleri görmüyor gözü bizimkinin, danarovski'den başka. Bu danarovski'de gerçekten, dünyada görebileceğiniz en güzel yüze sahip eleman. gözleri filan, maşallah. ama hıyarın önde gideni. saçma sapan kibirli, iletişimin mümkün olmadığı, aslında adamdan bile sayılmayacak biri. ayrıca boyu Abidin'den kısa, kolları kısa, bacakları kısa ve ayrıca berbat sevişiyor. Dengesiz. Ki bizimkinin zaten hayatla arasında ciddi bi denge sorunu mevcut. Abidin, bu söylediklerimi kabul ediyor, farkında. diyor ki "o çok güzel. yüzüne bakmak, tanrıyla aracı olmadan, peygamberler olmadan doğrudan bağ kurabilmek gibi" Abidin, sadece o güzelliğin tutkunu, başka şeyin diil. Anlıyorum... Ama işte danarovski'nin de götünü kaldırmış. Eleman iyice oynuyor bizimkinin ayarlarıyla. Gel de anlat, anlatabilirsen...

"çivi, çiviyi söker" sözüne imanla bağlı bi naçiz bünye olarak, Abidin'i aldım, dışarı çıkardım. danarovski yüzünden dağılan özgüveni yerine gelsin, tek seçeneğinin o dangalak olmadığını görebilsin diye. gittiğimiz mekanda bu, tuttu yine danarovski'ye benzeyen bi çocuk buldu. Gıcık oldum ama, çocuk nasıl kibar, Abidin'le nasıl ilgili… Tatlı tatlı flört etmeye çalışıyor, bizimkiyle. Abidin'in kafasında benim bile ulaşamayacağım, çözemeyeceğim bazı devreler mevcut. bişiy oluyor orada, n’oluyor bilmiyorum. kısa devre yapıyor beyninin bi tarafları. Bizim salak, çocuk buna iltifatlar yağdırırken bana baktı "elemanı istiyor musun? ben istemiyorum çünkü" dedi ve ayrıldı yanımızdan. Çocuk kalakaldı. Ben kalakaldım... Yazık ya, valla. Rezalet. Çirkin yani. özür dileyip Abidin'in peşinden gittim. kızdım. Ayıbı biliyor Allahtan. kabul etti. Tuttu yine "ben danarovskiyi özlüyorum" dedi. Sinirlendim... Huyunu biliyorum Abidin'in. Danarovski'ye aşkı sürsün istiyor. O, Danarovskiyi değil, danarovskinin yarattığı duyguları seviyor. o duygulara aşık. biriyle sevişse bozulucak büyü, geçicek Abidin, Danarovski'den... Kışkırtmaya çalıştım. Çirkin, abaza karılar gibi kendini beceriyosun, hatta onu bile yapamayıp kanatıyosun dedim. alay ettim. Abidin baktı bana. "olay sadece seks diil ki" dedi. İçince saçma sapan felsefe yapar, bu. Yine yaptı ve ben yine hayattan soğudum. dedi ki;

"duygu yoksa olmuyor. benim için olmuyor. çok ahlaklı, örnek bi şahsiyet olduğumdan diil. aşık olmadığım adamların tenlerinin ekşimsi kötü bi tadı var. peynir gibi kokuyorlar sanki... iki insan birbirine sarıldığı vakit, ama aynı duygularla; aşkla, dünyada bişiyler iyileşiyor, biliyorum. sevişmek için, birbirine aşık iki özne şart. duygu olmak zorunda. öbür türlü eksik. öbür türlü kocaman bir oyuk oluşuyor. ben görebiliyorum o oyuğu, yemin ederim... o zaman da dünyada bişiyler eksiliyor. O oyuk, yutuyor eksilenleri. tek tek nelerin eksildiğini kayıt altına almadım. hatırladıklarımdan bazılarını sayabilirim. şefkat gitti dünyadan... vicdan terk etti bizi... ahlak eksildi, örneğin... serçeler azaldı sonra... çocuklar çelik çomak oynamıyorlar mesela... ilkbahar yok, ki ağaçlar için iade-i itibar diil midir yeniden çiçeğe durmak? ilkbahar yok artık, kalmadı diyorum, bütün bunları nasıl göremezsin?!. Aşık olmadığım adamların teni, peynir gibi kokuyor. İnanılmaz bi tiksinti kalıyor geriye. Sonra peynir de yiyemiyorum. Biliyorsun, bi tek o var. Bi tek peynir kaldı tadı kendi gibi olan. Boyalı yumurtalar satıyorlar, jelden üretiliyormuş onlar. ne çeşit bi jel olduğuyla ilgili bi fikrim yok, nasıl yapabiliyorlar, bilmiyorum. Domates, domates gibi diil. Zeytin berbat, zift gibi iğrenç bi sıvı akıyor yıkayınca. Etle zaten aram yok. Amına koduğumun caponları insan bokundan hamburger köftesi de üretmişler. Bu arada o yamyam çekikgözlüler bi zahmet ölebilirler mi lütfen!.. Herşeyin başka bişiye benzediği bi dünyada bi tek peynir kaldı, tadını alabildiğim. geriye kalanlar yalnızca kül tadı veriyor, biliyorsun, yerken yemeye çalışırken nasıl canımın yandığını... Hem en sevdiğim öğün kahvaltı, senin de öyle. Bu yüzden aşık dilsem, olmaz sevişemem”

Ne mi yaptım?.. Biramı bırakıp viski söyledim. Mekanda olsaydı apsint de isteyebilirdim. Sarhoş oldum tabii. O an dünyanın da sarhoş olduğunu farz edebiliriz. Abidin’se bi köşede danarovski’yi özlemeye devam etti. Sabah oldu sonra. Ve kahvaltıda peynirli tost yedik.

edit: sahte şeylerle beslenirken hepimiz, bizden hepimizden nasıl bi samimiyet bekliyor olabilir ki abidin. onun deyimiyle domatesin domates gibi kokmadığı bi dünyada, aşk nasıl aşk gibi koksun? insan nasıl kendisi olsun? dokunmak, sevmek, konuşmak, dostluk... ne kadar gerçek olabilir ki artık? ve ne kadar doğal... mümkün mü? hele hele de caponlar çalışırken harıl harıl. çok yanlış bi kafada olduğunu düşünüyorum abidin'in. onun için endişeleniyorum. yani, çağımız böyle yaşamayı gerektiriyor, diil mi dostlar romalılar? bokla barışmalı insan, kendiyle... ve bir bok asla sevemez, sadece sevme eylemini taklit eder. bir bok, sahilde yürürken, denizin varlığı için şükredemez. sadece keyif alıyormuş gibi yapar. bir bok, asla doğruları söylemez. sadece yalan söylemediğine yemin eder. bir bok kaliteli peynirden anlamaz. ben bakkal peyniri yiyorum mesela. nam-ı diğer amele peyniri. bilmem anlatabildim mi? 



http://www.youtube.com/watch?v=kX4-OMWCdCc