18 Ocak 2012 Çarşamba

Bu satırları yazan kişi hariç değil…

Beni öptüğünde ağzımın içine bir ahtapotun soğuk kolunun girdiğini hissettim. Ani bir tiksinti. Sevdiğiniz adamın suratına öğürmemeniz gerekir, tecrübeyle sabit. Aşk, salya ve terden, tenden öte bişiy olmalı sevgilim, diyip banyoya koşmanız durumu kurtarabilir.

Sonra çok acıkmıştım. Hamburger sipariş ettim, geldi. İştahla yerken… Yani bu köfte… Kıymadan. Hayvanlar kesiliyor bunun için, etleri ayrılıyor. Bir kısmı kıyma makinasından geçiriliyor, belki o makinaya sadece eti atmıyorlar. Yağı kemiği derisi kan pıhtısı kuyruğu boynuzu… Sonra türlü baharatlar filan. Yoğruluyor acayip acayip makinalarda ve yine o makinalarda sadece kıyma değil yoğrulan belki… Sonra milyon tane el değiyor onlara… Keza yediğim ekmek için de durum pek farklı değil. Eğer bardağın dolu tarafını görebilen gözlere sahip olabilseydim benim karnımı doyurabilmem için bütün evren ve güzel insanlar çalışıyor, emek harcıyor. Tanrım ne hoş, derdim. Ama o eller… Makinalar… Hayvanlar… İnsanlar… Bütün bunlar midemi bulandırıyor. Boğazımı parmaklayıp kustum. Üç kere fırçaladım dişlerimi.

Başka bi gün, bi arkadaşım bana ne kadar değer verdiğini, ne kadar çok sevdiğini filan söylüyordu. O an buna gerek yoktu. Durup dururken… İçinden gelmişti. Başta kendimi özel hissetmediğimi söylesem yalan olur. Hoşuma gitti. Vay be, ben neymişim diyordum ki içimden, aklıma yanlarında ceylan yavrusu gezdiren kaplanlar geldi. Hani orda burada paylaşıyoz ya; işte dostluk, işte gerçek sevgi. Annesini kaybetmiş ceylana kaplan sahip çıktı. Bakın bakın ey insanlar bakın da hayvanlardan ders alın videoları. O kaplan kardeş, yavru ceylanı acıkınca yiyecek oysa. Besinini başka türlü saklama ve koruma biçimi yok ki. Elbette yanında gezdirecek. O günden sonra beni sevdiğini söyleyen herkesin yanında kendimi dondurulmuş gıda gibi hissettim.

Tam bir hafta sonra “çok iyi biri” olarak nam salmış, herkesi seven ve herkes tarafından sevilen bir gönül insanıyla karşılaştım. O haftamı da bozuk para atılarak istediğiniz şarkıları çalan müzik kutularından tiksinerek geçirdim.

Ben hep müzikle kaçarım sizlerden en uzağa… Kurallarınızdan, sevmelerinizden, öfkelerinizden, dostluklarınızdan, takvimlerinizden, gerçeğinizden… Tiksiniyorum. Yaşamak için yaptığımız bunca şeyden...

http://www.youtube.com/watch?v=KSY4Yi2ypno