12 Haziran 2011 Pazar

YOĞUN İSTEK ÜZERİNE PELİN İÇİN:)))

NAR GİBİ DAĞILDIM .MİNA GOYİM .MİNA GOYİM NEYDİ .MİNA GOYİM SEVGİYDİ İYİLİKTİ SAMET ONA BABA DEDİ

Ne zaman kalbimi susturmak için yazmaya çalışsam, jilet, ustura, mahşer, sokak köpeği, Kerbela ve nar kelimeleri düşüyor kağıt aklığına. Sanki yıllardır konuştuğum dil, sadece bu sözcüklerden ibaretmiş gibi. İlkokulda fişler olurdu ya hani, öğretmenlerimiz bu fişleri bize kestirirdi ve biz o kestiğimiz sözcükleri, heceleri yeniden bir cümle yapısı içinde bir araya getirirdik. İşte şimdi ben sadece bu sözcüklerden oluşan fişler kesiyorum ama bir türlü bunları yeni bir cümle içinde bir araya getiremiyorum.

Jilet neydi? Jilet emekti, iyilikti dostluktu. Samet ona baba dedi, babalığa seçti onu… Denedin mi hiç bileklerini kesmeyi selviboylumalyazmalım? En arabesk intihar provasıdır. Ama jilet asla bir intihar aracı değildir, yıllar sonra gerçekten başaracağın intiharın için ufak bi alıştırmadır sadece. İstatistiklere göre ömründe en az üç kez intiharı denemiş olanların sonu yine intihardır. Bütün bir hayatları, intihar etmek için bir hazırlıktır aslında… Jilet, cesaret testidir alyazmalım. Söylenenin aksine imdat çağrısı değildir insanın bileklerini kesmesi. İçini göz göz eden zehirden kurtulmak için yaparsın bunu. Kan ve kesik suretine bürünerek somutlaşır acın ve böylece ondan bir süreliğine kurtulmuş olursun. Bileklerini kesersin çünkü “kan dökmek iyidir” Ortadoğuluyuz ya biz, başımızdaki şerden kurtulmak ya da adağımızın kabulü için kan dökeriz. Kurban elbette incecik bileklerimiz ve adağımız, yaşadığımız acıdan kurtulmamızdır… Yani ki alyazmalım bileklerini kesiyorsan, seni bebenle çük gibi ortada bırakan İlyas'ı içinden atmak için kesiyorsun. Hala seviyorsun onu ve sevmekten vazgeçmek için bileklerini koyuyorsun sunak taşına.

Mahşer neydi? Mahşer emekti, iyilikti, dostluktu. Samet ona baba dedi… Bok baba dedi Samet. Polyanna mısın alyazmalı mı? az kendine gel dangalak karı! Mahşer yerinde ana kızını, oğul babasını, karı kocayı, kardeş kardeşi tanımayacakmış. Böyle buyrulur Kuran’da! Sen kendi küçük kıyametini yaşadıktan sonra öyle yabancılaşacaksın ki kendine, kırıldığın yerlerin öyle değiştirecek ki seni, gözlerin ellerini tanıyamayacak. Her aynaya baktığında kendini değil, “onsuzluğu” göreceksin…

Neydi Kerbela? Kerbela emekti, iyilikti, dostluktu… Zekandan endişe etmeye başladım be alyazmalım. Hatırlayalım mı Kerbela’yı. Hüseyin’i, hatırlayalım… Ordusunun su kaynakları kesilmişti ve önünde iki seçenek vardı. Ya ölecek ya da teslim olacaklardı. Teslim olmadılar!.. O gitti ve senin tüm yaşam kaynakların kesildi alyazmalım. Kerbela çölünde susuz ve dilinde kılıç yarası. Bu yüzden kalbini her susturmaya çalışmanda bir kaç spastik sözcük düşüyor kağıdının aklığına.

Neydi nar? Nar emekti, iyilikti, dostluktu… Yok alyazmalım yok, senden bi cacık olmaz. Sen şimdi bunu Samet’e “çarşıdan aldım bi tane, eve geldim bin tane” diye de belletmeye kalkarsın. Ama öyle diil işin aslı. Biriciğiydin lan sen ananın. Ama o İlyas olacak adi geldi ve öyle bi becerdi ki kalbini, sen nar gibi saçıldın, nar gibi dağıldın!

Sevgi Neydi?.. Bak bu ağır oldu işte. Adımı unuttum ben be alyazmalım. Lugatımda onun adından öte sözcük kalmadı…