8 Nisan 2013 Pazartesi

yok ki çaresi bunun

dün gece hayatım boyunca izleyebileceğim en berbat en kötü filmler listeme tepeden giriş yapma potansiyeline sahip bi film izledim. bununla beraber filmde bi sahne vardı, saatlerce ağlamama sebep olan. güçlü bi sahne değildi yok, sadece bende bi takım duyguları tetikledi. büyükannesi ölen kız, onun yaptığı turtayı çıkarıp yiyordu cenazeden sonra. bu kadar.

beni anneannem yetiştirdi. aşağı yukarı 18ime kadar onunlaydım. sonra bazı sorunlar oldu ve ben annemin yanına taşındım. ilk üniversitemden atılmış yeniden dershaneye gidiyordum o sıralar. evlerimiz birbirine çok yakındı. anneannem her gün sevdiğim yemekleri yapıp beni çağırırdı barışmak için. inadımdan gitmezdim çoğu zaman. bir gün kalp krizi geçirdi. annem buldu onu. ambulans çağırmışlar falan filan. ben memleket kurtarmakla meşguldüm, haberim yok detaylardan... onbir gün komada kaldı. hastaneden vefat haberi geldiğinde evini açmak, gelenlere evsahipliği yapmak bana düşmüştü... dün akşam izlediğim sahneden sonra nefret ettim kendimden. niçin buzdolabına bakmadım. elinin değdiği, emek verdiği birşey illa ki olacaktı o dolapta. belki esra ceyhan'ın programından öğrenip de yaptığı bi yemek.. son zamanlarda şu sağlıklıymış bu kalbe iyi geliyormuş diye yeni yeni tarifler deniyordu. muhakkak yeni bi yemek denemesi vardı dolapta... niçin buzdolabını açıp bakmadım. niçin onu yemedim.  kim baktı acaba dolaba? kim boşalttı yiyecekleri... bozulup çöpe mi gitti yoksa anneannemin son yemeği, emeği...

anneme sorsam...

soramadım...

ve bugün bi arkadaşımın kardeşinin vefat haberini aldım. bizlerle yaşıt. haftalardır komadaydı. ama durumu iyiye gidiyordu. ben zaten "durumu iyiye gidiyor" haberini aldığımda şüphelenmiştim. galiba hep öyle oluyor. yoğun bakıma girenlerin durumu bi vakit iyiye gidiyor ve sonra ansızın... ben bunu anneannemden biliyorum. tanrının umut vermekle alakalı bi travması olduğuna kalıbımı basarım.

eşi... çocuğu... kardeşi... bomboş bir eve girecekler şimdi. o yokmuş gibi, hiç olmamış gibi mi devam edecekler yolllarına. en çok ama en çok bu soru yakacak canlarını. nasıl ya??? şurada geceliği, şurada gözünden sakındığı çiçek... sevdiği yemekler, şarkılar... kızdığı insanlar, durumlar...

en çok kalana zor.

öyle bir yaşa erdik ki sevdiklerimizin gidişini tek tek, seyreyleyeceğiz belki. belki giden biz olacağız, sevdiklerimiz izleyecekler gidişimizi... ben bilmiyorum. ölümün telafisi olmayan bir hata olduğunu düşünüyorum. yahut yaşam koca bir yanılsama. ne olursa olsun kabullenmek çok zor. keşke sevenlerine vericek sabır taşından yontma avuntularım olsa elimde...

fakat o... henüz solmadan öldü.