23 Nisan 2013 Salı

ne yandasın sürmeli palazım

saçlarının iki yanını traşlamış. hani şu amerikan traş dediklerinden. nası çirkin olmuş, napmış la bu kendine diyorum. setteymiş. ben evi taşımışım. tam onun karşı dairesine yerleşmişim. henüz bilmiyorum. evde sert bi kurt köpeği var. camın önünde de benden önce oturan kiracıların kediler için koydukları su kapları. cama parmaklık taktırmak gerek diyorum. yoksa bu köpek, buraya alışan kedileri parçalar. sonra köpeğe su veriyorum. sonra dış kapıyı açıyorum. anne ve babası tam karşımda. işte o zaman onlarla aynı binaya taşınmış olduğumu anlıyorum. evlerine döşek giriyor. güya o evlenecekmiş. babası bana küs. fatma hemşireyle evleniyor diyor. umursamıyorum. anne ve babasının gözlerinin altı simsiyah ve çok üzgünler. nedenini merak ediyorum. ikisi de bana küs. sonra annesi kucağında kahverengi battaniyelere sarılı, neredeyse kırılacak eşya kargosu gibi sarıp sarmaladığı oğlunu denize götürüyor. oğlu ölmüş. annesi her gün oğlunun cesedini sabahtan akşama kadar denizde bir sal üstünde yüzdürüyormuş. sonra kucaklayıp eve getiriyormuş yeniden. ne saçma diyorum. gömmeyecekler mi? onların adetiymiş bu...

sonra o yine setteymiş. kavaklıkta. kar yağmış. benim taşındığım evdeki siyah kurt köpeği de oralardaymış. ama benim başka bir köpeğim daha varmış. bembeyaz bir kurt yine. öyle güzel ki. siyah kurt ve daha başka bir sürü köpek sürüsü saldırıyorlar ona. yanımdaki güzel beyaz kurt da atılıyor o tarafa. saldırıyorlar. rüyanın sonu. hep taklit hep taklit. bunun kara köpekler havlarken ya da mahsun'un filmlerinden ne farkı var diyorum. uyandım.

burnumda tütüyordu günlerdir. belki rüyam onun bi etkisi. yahut kendisiyle ilgili bilinçaltımda hiç hoş düşünceler yok ama bilinçüstünde farklı yansıtıyorum. hani biri çok pis yakar canınızı. bilirsiniz nasıl bir mezar kazıcı olduğunu. üzerinize nasıl toprak attığını kürek kürek. ama yine de o, yaranızdır gözünüzden sakındığınız. insanın kendi yaralı çocukluğuna, kırılmış gençliğine şefkat göstermesi gibi bişiydir bu. sanki o, sizden hariç değilmiş gibi. eliniz, kolunuz, hatanızmış gibi. gözyaşlarınızın sebebi değil artık direk gözyaşınızdır o. bilemiyorum şu an, işin psikolojik boyutunu pek tahlil edebilicek durumda da diilim açıkçası.. ya da belki diyorum canı sıkkın bu aralar, ki sıkkın biliyorum. o malum oldu. burada durup düşünüyorum ama. var mı aramızda öyle bir bağ?.. yok!  

ne ise ne. benden uzak allaha yakın.

kalktığımdan beri bu türkü dolandı dilime. http://www.youtube.com/watch?v=eCDY4nTedW0