28 Nisan 2011 Perşembe

BaDTriP…

Selam ben Çağrılmayan Yakup. Kurbağalara bakmaya gittim, dönücem! Diyorum ki tanrı, tanrılığını yapmalı işinde gücünde olmalı ve bazımızın kaderini Edip Cansever, Oğuz Atay, Dostoyevski, Çehov gibilere yazdırmamalı. Hele hele Kafka’ya, asla! Tamam iyi çocuklar, elleri de kalem tutuyor işallahmaşallah ama ben, çağrılmayan Yakup lan! Sene 66’dan beri… Edip, belirsiz üç noktalarla birbirine eklemledi avuç içi haritamı. “Ben yani Yakup… Her türlü çağrılmanın olağan şekli. Biri olsun Yakup diye seslenmedi hiç” Ama bu saatten sonra da kurbağalardan dönenin ırzını ecdadını… Ben artık bunu yemin diye verdim.

Selam ben Olric. Özel zevklerim arasında, mutluymuş gibi yapmak, sevmiyormuş gibi yapmak ve nefes alıyormuş gibi yapmak vardır. Bakmayın siz Selim’e acı çekmiyor, kukla oynatıyoruz biz burada. Gülünüz rica ederim, kahkahalarla gülünüz hem de. Gülmelisiniz bakıp ama kendi halinize de. Yani bence.

Selam ben İzzet Altınmeşe. Suratımdaki benler sebebine yıllarca makara kukara yaptınız benimle. Ramazan ayı geliyor. O ulvi ve de dini büsbütün ramazan programları jeneriklerine benim de resmimin konulmasını arz talep ve cenabı haktan namaz niyaz ederim. Ederim evet! İcabında saygılarımla da bildiririm… İnsanı Allaha inandırmak için, çiçeklerin, akan şelalelerin, bal yapan arıların, sabah çiğinin filan olduğu, ayetlerin voıceover okunduğu dini program jenerikleri var ya hani. İşte onlardan bahsediyorum, efendim. Benim de resmim olsun orda. Beni de O’nun yarattığına inanırsanız, iman katsayınız yükselir diyorum. İsterseniz bir türküyle özetleyebilirim durumu. Susuyum mu? Olur ama beni de o yarattı. Hatta bir de anne doğurdu. Hamamdan bulaşmadım, bir de babam var. Evet sevdiğim de var. Evet böceklerden ben de korkarım mesela. İnsan olarak ne çok ortak yönümüz varmış diğ’mi, hey gidi… Üstelik bir hayalim bile var biliyor musunuz, evde besliyorum evet. Çok evcil. Yok benim hayallerim kimseyi ısırmaz. Bi türkü çığırsam?

Selam ben Raskolnikov. Siz dangalaklar sırf benim saçlarımdan kara bahtımı okuyup okuyup “yaağ hiç bi suç cezasız kalmaz işte” diyorsunuz ya, ben sizin o ilköğretim seviyesindeki kafanızı sikiyim. Bunu mu anladınız heba ettiğim gençliğimden. Ben o rehineci cadıyı siz bunu anlayın diye mi öldürdüm, elimi vicdanımı kana buladım? Vicdan azabı çekmeseydim, Sonya orospusuna anlatmasaydım işlediğim cinayeti ve sonra teslim olmasaydım “hiç bi suç cezasız KALIR işte” diye mi çıkarımda bulunacaktınız? Yazıklar olsun lan size, bi halta benzemeyen dimağınıza. Hayy ben sizin idrak yollarınızı... Rusça nasıl küfrediliyordu olric? Unuttun mu? Ben de… Neyse ki içimde bin tane Habil yemliyorum. Gerektiğinde kullanıcam. Tespit ettim her birinizi, yarın bulacam seni pikaçuuu. Yarın. Çıkışta bekle ulan!  Davay davay Olric, daha Selim’le kukla oynatıcaz…  

Selam ben Gregor Samsa. Üzerime basıp geçebilirsiniz pek ala, bir böcek olduğum için tiksinebilirsiniz de benden, elbette hakkınız var. Fakat dostlarım, susuyorsanız nükleere, atoma, heslere en az benim kadar dönüştüğünüzü bildiğinizden susuyorsunuz. Ölmeyeceğinizi bildiğinizden. Yoksa bu kansız kıyamet korkusuyla nah susup otururdunuz. Ben sizi bilmez miyim, ben insanı bilmez miyim, bi zaman insan olmuşluğum var… Yoğ yoğ aforizma diil, minik bi anekdot takıyorum yakanıza. Hadi hep beraber sırt üstü debeleniyoruz malum bok çukurunda. Bir ki bir ki… Antenini titretme! Yavvaaaş. Evet. Şimdi. Bir ki bir ki…

Selam ben Cemal Süreya’nın babası. Bizim oğlan bi şiir yazmış da, efkarlanmanıza sebebiyet vermiş, kusura bakmayın diyecektim. Çocuktur. Geçende bir iddia uğruna soyadındaki ikinci Y harfini attı. Bi kere de komşunun camını kırdıydı. Doktora götürücek annesi. Bakalım kısmet. “sizin hiç babanız öldü mü” demiş. Evet ben de çok üzüldüm duyunca. Ben daha ölmeden, yazmış… Tamam iyi bir baba olmayabilirim ama genetik bilimine karşı da boş değilim. Asıl soyadından Y harfini atmak da neyin nesi mirim? Bakınız burada ciddi bi tespit var. İnsan hayvanı X ve Y kromozomlarından oluşur. Y, benden aldığı kromozomlarsa, vay halime. -sağlam saçmaladım farkındayım- Oğlum her şekil reddediyor beni. İyi. Varıyım gidiyim araba çarpsın da bana, toplasın kafatasımı asfalttan amin.
Selam ben Sevgi. Tüm bu gereksiz saçmalıkların, tonla yazının, anlamsız cümlelerin, yok yere içdöküşlerin, aforizmaların şiirlerin mimarı. Adımı koyan zatı muhterem, koyduğu gün unutmuş. Bu gerçek. Yakup’a gidiyorum ben de, birlikte kurbağalara bakmaya. Unutmaya. Bu blog bu gece imha edicek kendini. İmha da güzel sözcükmüş aslında. Bilemedim kıymetini… Keşke mümkün olsaydı dinamitle patlatmak, söylenmiş sözcükleri…

Ben Sevgi. Çağrılmayı hiç bi zaman dilememiş olan. “Sevgi” diyeceklerdi bana, “Sevgi…” Dönüp ardıma bakmayı hiç istemedim, ben hiç. Ben Sevgi, Yakup’un kaderini sırtlanmaya gidiyorum şimdi.Nanik!