2 Ağustos 2011 Salı

umarım ihtiyacı olan birine gidiyordur, benden alınan mutluluk

tek bir bakışla, boktan bi lafla ömrümden onlarca yılımı alan insanlar var. oturup adamakıllı bi hesap yaptım. buna göre ortalama ömrümü tamamlamış sayılıyorum. kalem kalem sıralayabilirim ama hakkaten can sıkıcı, ne gerek var. sayılar ve matematiğin duygusuz olduğunu düşünüyorum. sıfırda ya da birde ya da binde en ufak bi duygu kırıntısı olsaydı eğer, ya da toplamada çıkarmada bölmede çarpmada -ve dikkat ederseniz ne kadar şiddetli isimler; çarpma bölme toplama çıkarma- evet, duygusu olsaydı sayıların, vicdanı ve merhameti... genelde fakir çocukları matematikten çakmazdı... çünkü o fakir çocuklarının fakir aileleri, çocukların zihinsel ve bedensel gelişimi için yeterli vitamini, omega bilmemneyi, b bilmem kaç vitaminini, protein ve kalsiyumu... yani ki gerekli besini alabilecek güçte değillerdir. matematik bilimi, bir kez daha vurur tenceresinde et kaynamayan aileyi. ve ders kitapları, önlük masrafları, ayakkabısı çantası... matematikten çakınca sınıfta kalır fakir çocuğu ve  forması eskir, küçük gelir. piçe bak lan, hem fakir hem de büyüyor... yeni forma almak için sonu tl ile biten yeni sayılar gerektir. "baba" o sayılara çarpa çarpa heba eder, "babalığını". oysa baba, bir sayı olsaydı eğer onyüzbintrilyonmilyar olmalıydı... susuyum ben iyisi mi.  

 "matematikten çakan tek bi çocuk dahi olmazdı yeryüzünde" sayıların vicdanı olsaydı eğer, diyerek bu fukara edebiyatına an itibariyle son veriyorum.

yaptığım hesabın sonucuna göre beni yaralayanlar sayesinde her an ölebilirim; sabaha çıkmayabilir, akşama ermeyebilirim. yine de aralarından bazıları için temennim şu; umarım benden aldıklarını kendi ömürlerine ekliyorlardır. ya da... Ne bileyim... yaşanmamış onlarca yıl... alınamamış milyarlarca nefes... ziyan olmasın yazıktır. üst üste koyunca genç bir ömür, nice taze bahar eder...

benden gidenler; soluğum, coşkularım sevinçlerim, kulağımın duymayı özlediği o güzel sesler... yani ki ömrüm...

yani... ben duymuyorsam "o"nun "seni seviyorum" deyişini, kulaklarımın hak ettiğini... umarım ihtiyacı olan biri duyuyordur...

yani... güneşi coşkuyla karşılamıyorsam artık, umarım ihtiyacı olan birine gitmiştir benden alınan coşku...

anne kucağının huzuru ve güveni yoksa artık hayatımda, umarım ihtiyacı olan biri o huzura sahiptir...

yani... hani ciğerlerim, nefesim? ihtiyacı olan biri soluyordur umarım benim ciğerlerimle...

bu şakaya gülmedim ben... Ya da gülümsememi gerektirecek mutlu bi anım olmadı... umarım ihtiyaç sahibi olan birine gitmiştir benim o "an"ım... gülümseyişim...

velhasıl ömrüm; benden alınan her şey  "umarım ihtiyacı olan birine gidiyordur"

ben daha ne diyim...